Doç. Dr. Ümit KILINÇ ve avukat ekibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki başvurularınızda, İnterpol nezdindeki kırmızı bültenle ilgili bilgi alınması ve şartların gerçekleşmesi halinde silinmesi, ticari alacak, boşanma ve ceza davalarında size danışmanlık hizmetinin yanında mahkemelerde haklarınızı sonuna kadar takibi konusunda yanınızdadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) ve Avrupa Konseyi, Doç. Dr. KILINÇ’ın avukat olarak mesleğini icra ettiği Strazburg’da bulunmaktadır. Kendisi AİHM’de beş yıl süreyle hukukçu olarak çalışmış ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (“Sözleşme”) konusunda uzmandır. Sözleşme ve AİHM içtihatları üzerine bir doktora tezi ve çok sayıda makale yazmıştır.
Strazburg Barosuna bağlı olarak çalışan Av. Doç. Dr. KILINÇ, Avrupa Konseyi’nin uzmanlar listesine kayıtlı olup, Sözleşme ile ilgili eğitimler için düzenlenen seminerlere katılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Avrupa Konseyi çerçevesinde 4 Kasım 1950 tarihinde imzaya açılmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Taraf Devletlerin Sözleşme’de tanımlanan hak ve özgürlüklere saygı göstermesini sağlamak amacıyla 1959 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) kurulmuştur. İlk kararını Lawless/İrlanda (no. 332/57, 14 Kasım 1960 tarihli karar) davasında veren AİHM, Taraf Devletlerin eylem ve ihmallerinin Sözleşme’ye uygunluğunu güvence altına almaktadır.
Kendisini Sözleşme’nin ihlalinin mağduru olarak gören herkes, Avrupa Konseyi’nin bir veya daha fazla Taraf Devletine karşı Mahkeme’ye bireysel başvuruda bulunabilir. Mahkeme, öncelikle kendisine yapılan başvuruların Sözleşme’nin 34. ve 35. maddelerinde belirtilen kabul edilebilirlik koşullarını karşılayıp karşılamadığına karar verir. Eğer durum böyleyse, Sözleşme tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin ilgili Devlet tarafından ihlal edilip edilmediğini incelemeye devam eder.
Yukarıdaki kriterlere uygun olan başvurular kabuledilebilir ilan edilir ve davalı devletin hükümetine iletilir. AİHM, tarafların görüşlerini aldıktan sonra, Sözleşme’nin ihlal edilip edilmediğine karar verir. Eğer ihlal kararı verirse, başvurucuya Sözleşme’nin 41. maddesi uyarınca tazminat ödenmesine hükmedebilir.
Cevaplarımız
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi’ne üye 46 devletin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne uyumunu sağlamaktan sorumlu uluslararası bir mahkemedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle bir üye devlet tarafından başka bir üye devlete karşı dava açabilir (devlet başvurusu).
Ayrıca, Sözleşme tarafından güvence altına alınan haklardan birinin üye devletlerden biri tarafından ihlalinin mağduru olduğunu düşünen herhangi bir kişi, bireysel başvuru yoluyla da dava açabilir. Bireysel başvuru için çok sıkı formalitelere sahip bir başvuru formu doldurulmalı ve başvuruya ilişkin tüm destekleyici belgelerle birlikte AİHM’e sunulmalıdır: (www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=applicants /forms&c =fre.)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde avukatla temsil zorunlu değildir. Aslında her başvuru sahibi, Mahkeme’nin internet sitesinde bulunan başvuru formunu kendisi doldurabilir ve gerekli ekleri ekleyerek başvuruyu yapabilir. Ancak, AİHM’ başvuru yapmanın son derece katı şekil kuralları ve kabuledilebilirlik kriterlerine bağlanmasından dolayı İçtüzüğün 47. maddesine göre başvurunun kaydedilmemesini (idari olarak reddedilmesini) engellemek ve başvurunun kabuledilebilirlik filtresini geçme şansını artırmak amacıyla AİHM konusunda uzman bir avukatla iletişime geçilmesi tavsiye edilmektedir.
Ayrıca, başvurunun AİHM tarafından savunmasını vermesi için davalı hükümete iletilmesi durumunda, başvurucunun bir avukatla temsili zorunlu hale gelir. AİHM her halükarda yargılamanın bu aşamasında bir avukat tarafından temsil edilmesini zorunlu kılmaktadır ve çok istisnai durumlarda başvurucunun kendisini avukatsız temsil etmesine rıza gösterilir.
Kabul edilebilirlik koşulları Sözleşme’nin 34 ve 35. maddelerinde belirtilmiştir. Buna göre:
AİHM bu kabuledilebilirlik kriterlerini çok sıkı bir denetime tabi tutmaktadır ve başvurunun kabuledilebilmesi için bu kriterlerin tamamına uyulması gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme aşağıdaki hak ve özgürlükleri güvence altına alır:
Sözleşmenin ek protokolleri ayrıca diğer temel hakları da garanti etmekte ve korumaktadır:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde bir prosedürün ne kadar süreceğini tahmin etmek zordur. Mahkeme önündeki yargılamanın süresi elbette başvurunun niteliğine, başvurunun açıldığı ülkeye, başvurunun gönderildiği oluşuma (tek hakimli oluşum, 3 hakimli komite, 7 hakimli daire, 17 hakimli Büyük Daire) tarafların Mahkemeye bilgi verme konusundaki titizliğine veya duruşma yapılıp yapılmamasına göre değişmektedir.
Genel olarak AİHM, başvuruları başvuru yapıldıktan sonraki 3 yıl içinde işleme koymaya gayret etmektedir, ancak bazı davaların değerlendirilmesi bazen daha uzun sürebiliyor.
Üstelik bazı başvuruların daha hızlı bir şekilde işleme alındığı ve karara bağlandığı da oluyor. Özellikle İçtüzüğün 39. maddesinin uygulandığı davalar acil olarak nitelendirilebilir ve öncelikli bir şekilde karara bağlanır. Bu davalar genellikle yaşam hakkı ve işkence yasağı ile ilgili olabildiği gibi, açıkça bir tehlike olması durumunda çocuk kaçırma veya sınır dışı etmeyle de ilgili olabilirler.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde adli yardım sistemi mevcut ancak başvuru yapıldığı zaman adli yardımdan faydalanmak mümkün değildir. Adli yardım yardım ancak davanın davalı hükümete iletilmesi aşamasından sonra devreye girmektedir. Dolayısıyla başvurucunun Mahkemeye başvurduğu sırada herhangi bir adli yardımdan yararlanması mümkün değildir. Bu nedenle, avukat kullanması halinde Mahkeme huzurunda başvuruda bulunma masraflarını tek başına üstlenmek zorundadır.
AİHM kararlarını uygulayan mahkûm olan taraf devletlerdir.
Tüm üye devletlerin hükümetlerinin temsilcilerinden oluşan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararlarının uygulanmasının izlenmesinden sorumludur. Bakanlar Komitesi özellikle, taraf devletin tespit edilen ihlalleri gidermek ve bunların başvuru sahibi açısından olumsuz sonuçlarını mümkün olduğu ölçüde onarmak için gerekli kişisel ve genel tedbirleri alıp almadığını denetlemektedir.
Bakanlar Komitesi ayrıca AİHM kararının nasıl icra edileceği konusunda taraf devlete önerilerde bulunarak yardımcı olmaktadır. Bu öneriler mevzuatta veya içtihatlarda değişiklik yapılması da dahil olmak üzere genel tedbirler alınması veya çocuklarla ebeveynleri arasında çocuğun yüksek menfaatini gözetecek şekilde temasların yeniden başlatılması gibi gerekirse bireysel tedbirlerin alınması gerektiği yönünde olabilir.
Başka bir değişle, AİHM’de mahkûm olan bir devlet sadece ödenmesine hükmedilen tazminatı ödemekle kararı uygulamış olmaz. Bununla birlikte, ihlalin sonuçlarını gidermek ve mümkün olduğu kadar eski hale getirmek için genel ve şahsi tedbirler de alınması gerekebilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kabul edilemezlik kararları ile bir komite veya Büyük Daire tarafından verilen kararlar kesin olduğundan itiraz konusu olamaz.
Yalnızca daire kararları Büyük Daire önünde itiraza tabidir. Bir daire kararı ancak tebliğinden itibaren üç ay sonra kesinleşir. Bu süre içerisinde davanın yeniden incelenmek üzere Büyük Daire’ye geri gönderilmesini talep etmek mümkündür. Daha sonra sevk talebi 5 yargıçtan oluşan bir heyet tarafından incelenecek ve talebin kabul edilip edilmeyeceğine karar verilecektir. Uygulamada, AİHM sevk taleplerini yalnızca, davanın Sözleşme’nin veya protokollerinin yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili ciddi bir sorun ya da ciddi bir genel sorun ortaya çıkardığı istisnai durumlarda kabul etmektedir.
Büyük Daire Heyeti itirazı reddetmesi durumunda dairenin kararı kesinleşir.
Talebi kabul etmesi durumunda daire tarafından verilen karar geçersiz hale gelecek ve Büyük Daire davaya ilişkin karar verecek. Büyük Dairenin kararı kesindir ve bu nedenle itiraza tabi değildir.
Sözleşme’nin 43. maddesi bu durumu düzenlemektedir:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları, yerel mahkemeler tarafından alınan kararları otomatik olarak iptal etmez veya değiştirmez.
Ancak bu, iç hukuk düzeninde hiçbir etkilerinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Aslında üye Devletler, Mahkemenin Sözleşme’nin ihlal edildiğini tespit ettiği tespitinde bulunan nihai kararlara uymayı taahhüt etmişlerdir. Bu nedenle Sözleşme’nin ihlal edilmesinden kaçınmaları gerekmektedir, aksi takdirde Mahkeme tarafından yeni bir mahkûmiyet kararıyla karşı karşıya kalabilmektedirler.
Bu nedenle, Mahkeme tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının ardından devletlerden, mevzuatlarını Sözleşmeye uygun hale getirmeleri istenebilir.
Örnek olarak Türkiye’de AİHM tarafından bir ihlal kararının verilmesi yeniden yargılama nedenidir. Yapılan yeni yargılamalarda ihlalin tüm sonuçları ile giderilmesi gerekmektedir.